Yengeç-çi'de deniz mahsullerine özel reçeteler

Üç bir yanı denizlerle çevrili olan Türkiye, mavi yengeçlerin üreyebildiği alanlara sahip. Protein yönünden zengin, lezzetli eti ile keyif veren kıskaçlı deniz canlıları, yemesi zahmetli olsa da sağlıklı yaşam için önemli bir besin kaynağı. Amerikanlar, mavi yengeçlerin dişi ve erkeklerini ayırt edebilmek için ilginç bir yöntem kullanıyor. Yengecin göğüs kısmındaki kabuğa baktığınızda Amerika Birleşik Devletleri’nin Parlamento Binası olan Capitol’ün kubbe biçimindeki çatısına benzeyen bir görüntüyle karşılaşıyorsanız, bu dişi olduğuna işaret ediyor. Erkek yengeçlerin aynı bölgesinde ise D.C.’nin simge yapılarından biri olan Washington Anıtı’na benzer bir şekle rastlıyorsunuz. Sıcaktan hoşlanmayan mavi yengeçler, içinde yaşadıkları su soğudukça etleniyor. Pişme sürecinde ise kaynar suda haşlamak yerine, daha yavaş ilerleyen buharlı yöntemi tercih etmek gerekiyor. Canlıyken tehlikeli olabilen fakat masanıza ulaştığında hayli lezzetli bir yemeğe dönüşen yengeçler hakkındaki bilgilerin ardından bu haftaki mekanımıza gelelim.

Çalgan Et Lokantası - Alacaatlı’da Rize yaylası

Yemyeşil yamaçlara konuşlanan Karadeniz yaylalarını gözünüzün önüne getirin. Serenderler, şırıl şırıl akan dereler, yükseltinin yarattığı bulutların arasındaymış hissi... Düşüncesi dahi huzur veriyor. Kilometrelerce uzakta olması nedeniyle her kafamız estiğinde Karadeniz yaylalarına uzanabilmemiz pek mümkün olmuyor. Bu durumda Başkent’te şartların el verdiğince yayla yaşamını yakalamayı başarmış bir mekana konuk olabiliriz.

Balık Ağa'da denizlerin lezzet sezonu

Takvimler 1 Eylül’ü gösterdiğinde Türkiye’nin üç bir yanı heyecana kapılır. “Rastgele” deyip, demir alan kaptanlar, ağlarını mavi sulara bırakıp beklemeye koyulur. Tüm bunlar; avlanma yasağının sona erdiğini, sahil kokusunun en lezzetli hali ile sofralara taşınmaya başlayacağını müjdeler. Balık sever Ankaralılar da denizleri olmamasına karşın, avlanma yasağının bitişini büyük heyecanla bekleyenler arasında yer alır. Başkentlilerin deniz mahsullerine gösterdiği ilgiye duyarsız kalamayan işletmeciler, son dönemde Ankara’da bir biri ardına balık mekanları açıyor. Deniz ürünleri konusunda maharetlerini yarıştıran şefler mutfakta ter dökerken, Başkentliler de nezih sofralara konuk olma şansı elde ediyor. Bu hafta Başkent’e denizi taşıyan restoranlar arasına henüz katılan bir mekanı ziyaret ettim.

Kiva Ankara'da Anadolu'nun mutfak mirası

Şanlıurfa’da bulunan Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen kazılarda elde edilen bulgular, yaklaşık 11 bin 600 yıl öncesine ışık tutuyor. Bilim insanları, dünyanın en eski kültürel etkileşim merkezlerinden biri olan bu bölgenin insanoğlunun “beslenme” konusundaki alışkanlıklarını değiştirdiğine inanıyor. Konya’daki Çatalhöyük ise 9 bin yıl önce yerleşim alanına dönüştürülmesi ile dikkat çekiyor. Göbekli Tepe ve Çatalhöyük gibi örnekler ışığında yeryüzündeki mutfak kültürünün başlangıç noktasının Anadolu toprakları olduğunu söyleyebilmek mümkün hale geliyor. Bugün çoğunlukla “Türk mutfağı” adıyla anılan yeme-içme alışkanlıkları, asırlardır elde edilen birikimin günümüze yansıması...

SEBU'da ‘çağ’ değil cağ kebap

Kırmızı et sevenlerin kolay kolay “hayır” diyemeyeceği kuzu, usta ellerde birbirinden lezzetle yemeklere dönüşebiliyor. Girdiği tencerenin tadını değiştiren leziz et, suyu ile de pilavları şenlendirebiliyor. Sadece tuzlanarak yapılan çevirmesine karşı koyabilmek gerçekten zor. Kuşbaşı hali ise şişe takılıp, ateşe verildiğinde yemesine doyum olmuyor. Tüm reçetelere lezzet katan kuzu etinin, “yatık döner” olarak da anılan cağ kebabı formatını unutmayalım. Erzurum’da efsaneleşip, Türkiye’nin dört bir yanına yayılan enfes kebap, çoğu zaman küçük bir telafuz hatasına kurban gidiyor. Odun ateşinin üzerinde döne döne pişen kuzu eti, ahşap tutamaklı ince şişlere geçirilerek servise sunuluyor. Erzurum yöresi ağzında şiş yerine “cağ” kelimesi kullanıldığından kebap adını buradan alıyor. Mideye indirdiğiniz her bir şiş, birer cağ oluyor. Hatalı telafuz edenler için kebabın adının “çağ” değil “cağ” olduğunu bir kez daha hatırlatalım.

Pepperjam Gourmet Pizza - İnce hamurlu İtalyan keşfi

Türkiye’de “hızlı yemek” kültürünün kolay erişilebilen bir parçası haline gelmiş olsa da pizza, İtalya’nın kalburüstü tatlarından biri... İtalyan mutfağına karşı geliştirilen “pizza ve makarnadan ibaret” şeklindeki “sığ” bakış açısına sahip değilseniz, pizza sizin için de özel bir yemek olmalı.
Hamurun üzerine serilen çeşitli ürünlerle, tüm damak tadlarına hitap etmeyi başarabilen pizzanın Türkiye’deki popülerleşme süreci, 90’lı yıllara rastlıyor. O dönemin televizyon karşısından kalkmayan çocukları bugün orta yaşlara erişti. Bahse konu nesil için pizza, ninja kaplumbağaların kutu içerisinde tükettiği hızlı bir yemekten ibaretti. Hollywood filmleri de pizzanın bu imajına ciddi katkıda bulundu. Aynı süreçte birbiri ardına açılan pizza zincirleri, dondurulmuş hamuru ısıtıp, 30 dakika içinde evlere gönderme yarışına girince, İtalya’nın lezzetli yiyeceği, Türkler için kısa sürede “tele-yemek” oluverdi. Pizzaya karşı bakış açınız bahsettiklerime benzer durumdaysa, bunu değiştirmek için kendinize bir şans vermeniz gerekiyor. Keza pizza; doğru hamur, içerik ve soslarla hazırlandığında, bugüne dek tadına baktıklarınızın çok ötesinde bir deneyime dönüşüyor.

Kebap 44'te müdavimin çıtır tutkusu

Stres ve yorgunluğa yenik düşülen anlarda, kazınan mideyi hızlıca normale döndürmenin yöntemini sorarsanız, “kıymalı pide” vereceğim ilk üç yanıt arasında olur. Düşünün, iş arkadaşlarınız ile kalabalık bir şekilde mesaiye kaldınız, yorgunluk had safhada ve açlıktan bayılmak üzeresiniz. Karnı acıkan kitlenin büyük bölümünün önceliği Türk mutfağı ise gelsin kıymalı pide... Yeni bir eve taşındınız, mutfak eşyalarının hangi kolide olduğunu bulmanız işten bile değil. Zaten bulsanız da yemek hazırlamakla kim uğraşacak. O halde birer kıymalı pide söyleyelim. Tabii yanında ayranı unutmayalım... İdeal kıymalı pidenin nasıl olması gerektiği konusunda herkes birbirinden farklı görüşler sunabilir. Biz bu hafta, kıymalının ideal formunun “çıtır” olduğuna inananlarla birlikte, stresli ve yorgun anların yemeğini, keyfe dönüştüren bir mekanı ziyaret ediyoruz.

Park Fırın - Yol üstü lezzet tesisi

Şehirlerarası yolculukların vazgeçilmezlerindendir dinlenme tesisleri... Birçoğu mecburiyetten uğranan duraklar olsa da mutfaklarıyla isim yapanlarının ne ışıklı görsel şovlara ne de kilometreler öncesine yerleştirilen dev tabelalara ihtiyacı vardır. Namı, kulaktan kulağa yayılır. Mesafelerin uzadığı Ankara’da, trafiğin yoğun olduğu saatlerde seyahat süreleri arttı. Örneğin Kızılay’dan Yaşamkent’e ulaşmak için yaklaşık 30 kilometre yol katetmek gerekiyor. Hal böyle olunca ana arterler üzerinde, şehirlerarası yollardaki “dinlenme tesisi” formatını, şehir içine uyarlayan mekanlar oluşmaya başladı. Bu hafta Ankara’nın en hareketli yollarından birine, kısa süre önce konuşlanan bir lezzet durağını ziyaret ettim.

Keyif'li Kebap'ta ikram bolluğu

Güneyin mangal lezzetlerini Ankaralılara sunan çok sayıda mekan bulunuyor. Bazen kapı komşu olan kebap restoranları arasında seçim yapabilmek güçleşiyor. Bu alanda oluşan rekabet, kebap ziyafetini mezesiz düşünemeyenler için avantaja dönüşebiliyor. Farklılaşmaya çalışan mekanların, sayısını artırdığı ikram çeşitleri, mideyi tam doldurmadan sofrayı terk edenlerimezelerle doyuracak boyuta ulaşıyor. Bu hafta yemeğin açılış ve kapanışını çok sayıda ikram ile renklendiren bir mekanı ziyaret ettim.

Monde Restaurant - Dışı hareketli içi lezzetli

Zamanı dar olanlara fayda sağlasa da “hızlı tüket” kültürü, maalesef “lezzet” beklentilerini karşılayamıyor. Bu durumda birbirinin kopyası mekanların yan yana dizildiği semtler, keyif için değil sadece zorunluluktan gidilen adreslere dönüşüyor. Bir dönem simit ve çiğköfte dürümün hüküm sürdüğü, Ankara’nın hareketli muhiti Kızılay ve çevresi bu duruma örnek teşkil ediyordu. Fakat son zamanlarda ardı ardına açılan mekanlar, semtin kaderini değiştireceğe benziyor. Bölgede oluşturulan şık alternatifler, Kızılay’ın eski ihtişamlı günlerine göz kırpıyor. Bu hafta Kızılay’dan Tunalı’ya uzanan güzergahta, dışarıdan bakıldığında kolayca keşfedilemeyecek bir mekanı ziyaret ettim.

Tato Restaurant - Çölyak hastaları için glutensiz mutfak

Kebaba eşlik eden lavaş, köftenin hem içine karışan hem de üzerini saran ekmek, “susamlı kebap” adıyla da anılan çıtır simit, pizza hamuru, hamburger ekmeği ve daha niceleri... Türk ya da dünya mutfağının büyük bölümüne hakim olan tahıl katkılı yiyeceklerden kaçabilmek pek mümkün değil. Eğer sıkı bir protein diyetinde değilsek bu lezzetlerin tümünü üzerine fazla kafa yormadan mideye indiriyoruz. Peki çevremizdeki her 100 kişiden birinin bu “lükse” sahip olmadığını biliyor musunuz? Tahıl ürünlerinin bünyesinde barındırdığı gluten, çölyak hastalarının yaşamını kabusa çeviren bir alerjiye neden oluyor. Glutenli ürünler ile temas etmiş herhangi bir yiyeceğin tadına bakan çölyaklılar, dayanılması güç acılarla baş etmek zorunda kalıyor. Hal böyle olunca, onlar için dışarıda yemek yiyebilmek, sofradaki muhabbete ortak olabilmek fazlasıyla güç bir sosyal aktiviteye dönüşüyor.

Cihan Kebap - Soslu ve yoğurtlu ‘İskender sabrı’

Bir Bursalı ile iskender yerken, bu lezzetli et yemeği hakkında türlü öyküler dinleyebilirsiniz.
Daha önce hiç işitmemiş olanlar için birkaçını yazılı hale getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. İskenderin özenli biçimde sunulduğu mekanlarda, kızgın tereyağı, kebap servis edildikten sonra etin üzerine eklenir. Kulaktan kulağa yayılan bir öyküye göre, bu kebabın mucidi dükkanının kalabalık olduğu bir öğle saatinde yoğunluktan dolayı birkaç müşterinin kebabına tereyağı eklemeyi unutur. Eksikliği fark eden usta, elindeki kızdırılmış tereyağı tavası ile masaya gider ve konuklarından özür dileyip, kenarından yenmeye başlanmış kebapların üzerine yağ ekler. Bu duruma tanık olan diğer konuklar, kebap siparişlerinde tereyağının sonradan eklenmesini istemeye başlar. Böylece masada tereyağ ekleme uygulaması bir ritüele dönüşür.

Döner Burger's - Kömür ateşi Kızılay’a düştü

Her ustanın kendine has terbiye yöntemiyle hazırladığı kıyma katkısız ve kömürde pişen Ankara dönerini siz de aile büyüklerinizden dinlemişsinizdir. Zaman içerisinde sayıları azalan ‘orijinal’ döner mekanları, son dönemde yeniden popülerleşmeye başladı. Farklı terbiye çeşitleri ile birlikte kömürde pişirme yöntemine dönüş, fast fooda merak salan gençleri de tekrar dönere yöneltiyor. Yaşamın her alanına yansıyan ‘retro’ akımı, yeme içmeye de sıçradı. Şüphesiz ki geçmişe dönüşün lezzet kaygısıyla yapılanı, eski tatları özleyen bünyeleri mutlu ediyor. Bu hafta kömürde pişen klasik döneri, sunumda farklılaştıran bir mekanı ziyaret ettim.

Çeşmi Kebap'ta batı mezeleri doğu sofrasında

Türk mutfağının geniş yelpazesi birbirini tamamlayan lezzetler ile farklı damak tadlarına hitap ediyor. Doğunun et ağırlıklı “ağır” yemekleri, batıya ilerledikçe yerlerini ot ve sebzelerin yoğun biçimde kullanıldığı “hafif” tatlara bırakıyor. Herbiri ayrı keyifli, her biri kendine has yöntemlerle hazırlanan bu yemekler arasında kıyas yapmak zor. Hal böyle olunca farklı kültürlerden gelen bu iki ayrı mutfak kültürünü aynı sofrada buluşturabilen mekan sayısı da sınırlı kalıyor. Bu hafta, Güneydoğu’nun dumanlı kebapları ile Ege’nin zeytinyağlı mezelerini aynı çatı altında sunan bir mekanı ziyaret ettim.

Cennetkuşu Kebap - Urfa-Ankara kebap köprüsü

Güneydoğu’nun dumanlı yemek ritüeli, hafızaya kazınan lezzetleriyle her daim “Yine gitsek de yesek” sözünü tekrarlatır. Rastgele bir Şanlıurfa sabahında Gümrük Han yakınlarında başınızı göğe kaldırdığınızda, yangın çıktığını düşünebilirsiniz. Han’ın dar sokaklarından yükselen dumanlar günün ilk saatlerinde şaşırtır. Yaklaştıkça burnunuza gelmeye başlayan koku, bunun bir “lezzet yangını” olabileceğine dair ilk ipuçlarını verir. Hanın kebapçılar bölümüne girdiğinizde ise ne olduğunu anlayamadan kendinizi kırmızı etli kahvaltı için sıraya girenlerin arasında buluverirsiniz. Ufak taburelerden birinde yer bulup, önce bir ciğer sipariş edilir. Sıcak lavaşın içine çekilen taze şişe, közlenmiş isot ve soğan eşlik eder. Demir tabakta servis olmazsa olmazdır. Doymadan kalkmamak için ciğer bitmeden bir porsiyon da kuşbaşı söylenmesi adettendir. Bünyeye göre devamı istenebilir fakat sabah sabah kolesterolü zıplatmamak adına iki porsiyonda durmak sağlık açısından makul olanıdır. Güneydoğu’nun hiç söndürülmeyen mangalları günün her saati yörenin leziz etlerini unutulmaz tatlara dönüştürür. Bu hafta Urfa mutfağını Başkent’e taşıyan lezzet dolu bir mekanı ziyaret ettim.

Kavurmacı Masti Miya - Anne mutfağında kavurma klasiği


Kırmızı et tutkunlarının Kurban Bayramı’nı iple çekmesine neden olan kavurmaya kim “hayır” diyebilir. Usta ellerde muhteşem kıvamı yakalayan etin mis kokusu mutfağa sığmaz. Kuşbaşı et parçaları sofraya geldiğinde üçer beşer çatala takma mücadelesi başlar. Tam anlamıyla “zaman ayarlı” bir yemektir kavurma... Sopuyup, yağları donmaya başladığı vakit, tabağın karşısındaki mide, doyduğuna ilişkin sinyalleri beyne göndermeye başlar. Tüm doygunluk hissiyatına karşın çatalı kavrayan eli durdurmak kolay olmaz. Bünye, yeni lokmalarla bu keyfi sürdürmek ister. En güzeli de anne elinin değdiği kavurmadır. Tadı da kıvamı da başka olur... Bu hafta, ansızın gelen kavurma açlığını anne mutfağından çıkan lezzetlerle gideren yeni bir mekanı ziyaret ettim.

Litai Restaurant - Ankara’ya karşı panoramik tatlar

Yaz döneminde yeşil fonlu açık hava mekanlara kaçan Ankaralılar için sezonun sonu gelmeye başladı. Lezzet avcıları, yağmurlu günlerle beraber kent içindeki korunaklı aynı zamanda manzaralı adreslere yöneliyor. Şehir merkezinde bir yanında Ankara panoraması diğer yanında tatil köyü görünümü sunan, mutfağında ise yöresel lezzetlerle dünya mutfağını adapte etmeyi başarabilmiş bir mekan hayal edin. Sözünü ettiğim kombinasyonun Başkent için “imkansız” olduğunu düşünebilirsiniz. Sevinerek belirtmeliyim ki değil... 

Çeşni Dersaadet - ‘Mutluluk kapısı’nda gün batımı ziyafeti

Tarihte farklı adlarla anılan İstanbul’a, Osmanlı döneminde verilen “Dersaadet” ismi, “mutluluk kapısı” anlamına geliyor. Başkentliği İstanbul’dan devralan Ankara da geçtiğimiz aylarda göz ve mideyi “mutlu” etmek için kurulan yeni bir mekanla tanıştı. Menüdeki kategorilerin “ara fasıl”, “doyma faslı” ve “en tatlı” fasıl gibi isimlerle birbirinden ayrıldığı mekanda gün batımını izlemek ise büyük bir mutluluğa sebep oluyor. Ankara Kalesi’nin batı yamacındaki Hisar Park’ta açılan Çeşni Dersaadet, tarihi Ankara evi şeklinde inşa edilmiş ahşap bir yapıda hizmet veriyor.

Cotta7 - Lezzet avcısına butik alternatif

Ağır bir restorana girdiğinizde eğer mekanın müdavimi değilseniz, kendinizi gergin hissetmemeniz işten değil. Sofra adabının fiziksel temsilcileri olan çeşit çeşit çatal bıçak, tabağın üzerinde dizinize serilmeyi bekleyen kumaş peçete, ortama uygun bir ışıklandırma, her hamlesinde özür dileyerek sağ tarafınızdan yaklaşan garsonlar... Lezzetli bir yemek için tüm bu adabı bilmek ve uygulamak gerekiyor. Bunun yerine bir fast fooda gitmiş olsanız; self servis rahatlığı ve hızlı sunumu ile sağlıklı olmasa da nispeten lezzetli yemeklere kavuşabilirsiniz. Amacım klasik restoranlar ile fast foodlar arasında kıyas yapmak değil. Sadece lezzete götüren “ağır” ve “rahat” yöntemleri kısaca hatırlatmak. Lezzetiyle klasik haline gelmiş bir restoranın mutfağından çıkan ürünleri kendinizi daha rahat hissedebileceğiniz bir ortamda tatmak ister miydiniz?

Ankara Vilayetler Evi'nde kahvaltının rengi yeşil ve mavi

Ankaralılar, yeşil ve mavi renklerinin buluştuğu mekanlarda yemek yiyebilmek için yüzlerce kilometre uzaktaki sahil bölgelerine gitmek zorunda kalıyor. Üç bir yanı denizle çevrili Türkiye’nin birbirinden keyifli mekanlarla dolu olduğu bir gerçek. Ancak kısıtlı zamanda, kentten çok uzaklaşmadan bir şeyler yapmak mecburiyetinde olanları da düşünmek gerekiyor. Hal böyle olunca denizsiz Başkent’e; yaz aylarında yeşil ve mavi manzarası sunan, şehre nefes aldıran Mogan Gölü’nü hatırlıyoruz. Başkent’te hafta sonu keyfi yapmak isteyenler için Vali Galip Demirel Vilayetler Evi’nin açık büfe kahvaltısını denedim.

Oltaya takılanlar Balıkçıköy Fahri’de

Karadenizli ya da ülkenin diğer sahil noktalarında doğup, büyümüş biri ile balık yemeye oturduğunuzda ‘limon’ konusu ciddi bir sorun haline gelebilir. Bu bölgelerden gelenlerin büyük bölümü balıkta limon kullanılmasına karşıdır. Limon girişimini, balığa hakaret kabul eder. Şayet sizde ülkenin iç kesimlerinde yetişmiş ve her balık gördüğünüzde limon arayanlardansanız, özellikle ızgara balıklarda bu alışkanlığınızdan vazgeçmenizi öneririm. Çünkü Ankara, denizi olmamasına karşın balık severleri taze ve lezzetli deniz ürünleri ile bir hayli mutlu edebilen mekanlara sahip.

İncek'te bir Düş Bahçesi

Beslenme uzmanları, güne iyi bir başlangıç yapabilmek için kahvaltının ne kadar önemli olduğunu sıkça tekrarlıyor. Büyükşehir ve çalışma yaşamı bir araya geldiğinde hafta içi günlere kahvaltı ile başlayabilmek oldukça zor ama hafta sonları hala bizim... Gri Ankara’da manzaralı bir eviniz yoksa pazar kahvaltısını evde yapmak pek keyifli bir seçenek olmayabilir. Lakin şehrin yeni gelişen bölgelerinde çimlere basıp, temiz havayı ciğerlerinize çekerek keyifli bir kahvaltı yapabileceğimiz birçok mekan var. Son yıllarda pazar kahvaltısı için popüler bölgeler arasında başı çeken İncek’te birkaç ay önce açılan yeni bir mekanı ziyaret ettim.

Çiçek Lokantası - Yarım asra yaklaşan lezzet

Lezzetini değiştirmeden yılları deviren esnaf lokantalarının sayısı bir hayli azaldı. Bazıları fast food kültürüne yenik düşerken bazıları da ikinci, üçüncü neslin işletmeciliğinde yoluna devam edemedi. Herkesin favori mekanları arasında; yemek siparişlerinde “az” ve “üstü” tabirleri ile iletişim kurulan, özel istek ve hesapların hafızalarda tutulduğu nadide lezzet duraklarından birkaç adres olmalı. Eski esnaf lokantaları benim zihnimde; kırılmayan melamin tabakları, büyük sepetlere kule gibi dizilen ekmekleri, masada peçete niyetine bulundurulan üçüncü hamur kağıtları ve garsonların aşçılara “çek” yüklemiyle biten yüksek tondaki haykırışları ile canlanıyor.

Hüsnü Et Balık Mangal'da bol seçenekli meze ziyafeti

Ankara’da tatminkar meze çeşitliliğini yakalamak isteyenler, genellikle balık restoranlarının konuğu oluyor. Özgürce seçim yapılabilecek geniş meze çeşitlerini kırmızı ve beyaz et ile aynı ortamda sunan mekanların sayısı fazla değil. Balık ve meze ikilisinin “ayrılmaz” imajı nedeniyle, meze ziyafeti çekmek isteyenlerin aklına ilk olarak deniz ürünleri sunan mekanlar geliyor. Başkent, bu konuda şanslı şehirlerden biri... Kentin dört bir yanında; keyifli mezeleri, lezzetli deniz ürünleri ile buluşturan mekanlar bulabilmek mümkün. Fakat balık tüketemeyenlerin, meze yiyebilmek için bir deniz mahsülleri restoranında zaman geçirmeleri pek keyifli olmayabiliyor. Ankara’da bu sorunu ortadan kaldırabileceğini düşündüğüm bir mekanı ziyaret ettim. 

Sur Balık manzara ve lezzetiyle Ankara'ya geldi

İstanbul’da balık yemenin en çekici yanı boğaz manzarasıdır. Konuğu olduğunuz restoranın sunduğu lezzetler damak tadınıza hitap ediyorsa, üzerine eklenen manzara yemeğin keyfini kat kat artırır. Tabii yedi tepeli şehirde lokasyonu ile göz boyayıp, menüsüyle hayal kırıklığı yaratan mekanlara karşı dikkatli olmak gerekiyor. Bu noktada sosyal medya kanallarında ufak çaplı bir araştırma, doğru seçimi yapmanıza yardımcı olabilir. Boğaz manzarası, Ankara için tatlı bir hayal olsa da bu hafta keyifli menüsü ile İstanbul’dan Başkent’e açılan bir mekanı ziyaret ettim.

El Paso'da pub deneyimi ve sürpriz mutfak

Yılın 300’den fazla gününün güneşli geçtiği Texas eyaletindeki El Paso şehri, ABD-Meksika sınırını çizen Rio Grande nehrinin çevresinde konuşlanıyor. Meksika ve Amerikan kültürünün harmanlandığı kent, Chihuahuan Çölü’nün ortasında bir vaha... Fortune Dergisi’nin 2011 yılında yaptığı bir araştırmada Amerika’da insanların çalışmaktan mutluluk duydukları ilk 10 kent arasına giren El Paso’da sakin ve keyifli bir yaşam hüküm sürüyor. Bu hafta adını, Amerika’nın bu bohem şehrinden alan bir Ankara mekanını ziyaret ettim. 

Cucina Makkarna - İtalyan usulü doyumluk sanat

Ana caddelere konuşlanan ve “Ristorante” olarak anılan restoranlar, yoğunlukları sebebiyle bazen yanlış seçim olabilir. İtalyan kentlerinin ara sokaklarında keşfe çıkıldığında, genellikle aileler tarafından işletilen ve “Trattoria” şeklinde isimlendirilen küçük ve sevimli mekanlarla karşılaşılır. Trattorialar, “esnaf lokantası” gibi hizmet veren yüksek lezzetli mekanlardır. Kalabalık ve gürültüden uzak olmaları da tadına bakılan her şeyden alınan keyfi artırır. Bu hafta trattoria konseptini özel tatlar eşliğinde Ankara’ya taşıyan bir mekanı ziyaret ettim. Reşit Galip Caddesi No:89’daki Cucina Makkarna, 2006 yılından bu güne İtalyan lezzetlerini Türk damak tadı ile kaynaştıran bir mekan.

Fırıncı Orhan - Taş fırınla başlayan lezzet yolculuğu

Ekmek fırınları, marketlerin çoğalması ile birlikte yok olmaya yüz tutan bir anı haline geldi. Evin küçük çocuğu olanlar, özellikle hafta sonlarında uykudan uyandırılıp, fırına gönderilirdi. Sabah kahvaltısının vazgeçilmezi olan sıcak ekmek, mahallenin fırınından alınırdı. Mayalı hamur ve çıtır ekmeğin kokusu birbirine karışır, sabah iştahını ikiye katlardı. Odun ateşinde pişen ekmekler, hamurlaşmaması için önce kağıda sarılır, ardından ağzı açık bir poşete konularak evin yolu tutulurdu. Fırın ile ev arasındaki yolun uzunluğuna göre de ekmeğin bir bölümü adrese teslim edilmeden önce mideye inerdi. Bugün, odun ateşinde pişen ekmeği, en sıcak haliyle alabileceğimiz mahalle fırınlarının sayısı bir elin parmağını geçmez. Fırınlar da, bizler de değişime ayak uydurduk. Ancak bu geleneğin modernize edildiği mekanlar bulabilmek mümkün. 

Kolyoz Balık'ta dört denizin keyif buluşması

Deniz ürünleri konusunda uzman bünyeler; barbun ile tekiri, lidaki ile ısparozu, sardalya ile tırsiyi ayırdığı gibi uskumru ile kolyozun arasındaki farklılıkları bilir. Çoğunlukla balık tezgahlarına “uskumru” kod adıyla çıkan kolyoz, yağlı olduğu aylarda tuzlanarak keyifli bir deniz sofrasına konuk olabilir. Kökeni Yunanca’ya uzanan kolyoz, Türkiye’yi çevreleyen dört denizde de avlanabilen balıklardan biridir. Dört denizden bahsetmişken Türkiye’nin su ürünleri konusunda şanslı bir ülke olduğunu vurgulamak gerekiyor. Ankara, her ne kadar bozkırın ortasında kalsa da şansı değerlendirebilen kentlerden biri. Şehrin balık ve meze kültürü günbegün gelişiyor. Başkent’in balık restoranları, “Ama boğaz manzarası yok ki” diyerek şehri küçümseyenlere karşı susmayı tercih ediyor. Çünkü yanıtı, birbirinden lezzetli mezeler ve taze deniz ürünleri veriyor.

Balıkçı Miço dümeni lezzete kırıyor

Ege’nin tüm kıyılarına hakim olan mavi ve beyaz renkleri, Yunan meyhanelerinin de vazgeçilmezidir. Tüm ayrıntıları süsleyen bu renkler, herhangi bir sürpriz yaşanmadıkça lezzetli meze ve balıkların habercisi olur. Dekorasyon ve lezzetin yanına bir de samimiyet eklendiğinde ortaya keyifli bir ziyafet çıkar. İşin sohbet kısmı ise aynı masayı paylaştığınız dostlarınızla beraber size kalır. Bu hafta Yıldız Turan Güneş Bulvarı ile ve 4. Cadde arasında kalan 701. Sokak üzerinde birkaç ay önce açılan Balıkçı Miço’yu ziyaret ettim. Mavi ve beyaz renkli dekorasyonu, tahta sandalyeleri ve geniş bahçesi ile Ankaralılara, keyifli deniz ürünleri sunan mekanın en önemli özelliği patronsuzluğu...

35 mm Sandwich - Ekmek arası keyif molası


“Ekmek arası” ya da İngilizce ifadesiyle “Sandwich”, hızla üretilen ve tüketilen bir gıda türü olduğu için Türkiye’de genellikle “yemekten sayılmama” gibi bir muameleye maruz kalır. Halbuki sandwich, yaklaşık 300 yıllık geçmişe sahip, sınırsız seçeneklerde hazırlanabilen bir yiyecek. 1700’lü yıllarda Birleşik Krallık sınırları içerisinde yer alan Sandwich Adaları’nın tek hakimi Kont 4’üncü John Montagu, o dönemde devlet adamlığının yanı sıra kart oyunlarına düşkünlüğü ile tanınıyor. Kont Montagu, uzun süren oyunlarını yemek sebebiyle bölmek istemediği için uşağından kendisine iki dilim ekmek arasında et hazırlamasını istiyor. Zaman içerisinde Montagu’nun bu alışkanlığı, masadaki diğer oyun arkadaşları tarafından da benimseniyor ve ekmek arası yemekler “sandwich” adıyla anılmaya başlanıyor.

Gaziantep Altınşiş Kebapçısı - Nesilden nesile Antep mutfağı

Yeme-içme konusunu bir ihtiyacın ötesinde görenler, Gaziantep mutfağını her daim ayrı bir yerde tutar. Yeni tanışanlar için “ağır”, müdavimler içinse “vazgeçilmez” tatlara sahiptir.
Her tür sebzeyi hatta meyveyi kuzu eti ile bir araya getirebilen, baharat karışımlarının sanata dönüştüğü, yüzlerce çeşide sahip Antep mutfağını, “lezzet hazinesi” şeklinde tanımlamanın abartlı olmayacağını düşünüyorum. Öğle yemeğinden kalkmadan akşam ne yiyeceğini düşünmeye başladıklarını her daim dile getiren Antepliler, nesilden nesile aktardıkları mutfak sırları ile efsanevi tatları günümüze ulaştırıyor. Bu mutfağın tadına bakabilmek için Ankara’dan kalkıp, Antep’e gitmek her zaman mümkün olmuyor. Fakat Gaziantep mutfağını Başkent’e taşıyan mekanlar aracılığıyla yöresel lezzetlere kolayca ulaşabilmek mümkün. 

Tavacı Recep Usta ile Diyarbakır sabahı

Güneydoğu mutfağının enfes tatlarını yıllardır Ankaralılara sunan Tavacı Recep Usta’nın Diyarbakır’da yetişen süt kuzularından yarattığı harikaları yakından tanıyoruz. Recep Usta, kırmızı et severler için vazgeçilmez bir lezzet. 1978 yılından bu yana mutfakta olan Recep Usta, ilk restoranını Diyarbakır’da açıyor. 2002 yılından bugüne Ankara’da üç şubeye ulaşan mekanın, Türkiye’nin bir çok ilinde de şubeleri bulunuyor. Recep Usta’nın meşhur gerdan haşlamasının Yılmaz Erdoğan’ın şiirlerine konu olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Denizatı İncek'te hafta sonu kahvaltı keyfi


Kentin hızla yükselen yeni yerleşim alanı İncek, birkaç yıl içinde binalara teslim olacak gibi görünüyor. Fakat bölge hala yeşili ve temiz havası ile hafta sonu kahvaltısı için Ankaralıların gözde bölgelerinden biri. İncek’te çok sayıda kahvaltı mekanının arasında Başkent’te 40’ıncı yılını geride bırakan bir isim dikkat çekiyor. Yarım asıra yaklaşan Denizatı Pastaneleri’nin İncek şubesi, son iki yıldır bölgenin serpme kahvaltı noktalarından biri oldu. Şehrin gürültüsü ve kirli havasından kaçıp, çimlere basarak kahvaltı etmek isteyenler için Denizatı İncek’i ziyaret ettim.

Özgür Bahçe - Ağaçlar altında doğal kahvaltı

Eymir Gölü, hafta sonları kentin stresinden uzaklaşmak isteyen Ankaralılar için en yakın “kaçış rotası” olma özelliğini taşıyor. Göl çevresinde yapılan bisiklet turu ya da yürüyüş, gerçekten insanın ruhunu dinlendiriyor. Kalori harcatan bu aktivitelerin ardından bünyenin bir miktar gıdaya ihtiyacı oluyor. Örneğin çimler üstünde, ağaçlar altında bir kahvaltı gibi... Eymir’in güzelliğini korumak için gölün etrafında sınırlandırılan yapılaşma, göl dışındaki bölgede yeni mekanlar oluşmasını sağladı. Bunlardan biri de TRT’den Eymir’e doğru inerken, nizamiyeye dönmeyip sola ilerleyerek ulaşacağınız, yüzlerce meyve ağacının arasına saklanan Özgür Bahçe adlı mekan. 
Yıllar önce buğday tarlası olarak kullanılan 4 bin 500 metrekarelik bir arazi; çimlendirilip, meyve ağaçlarıyla bezeniyor. Önce bir ailenin yaşaması için oluşturulan bu mekan, zamanla konuk ağırlamaya başlıyor ve ardından Özgür Bahçe ortaya çıkıyor. Bahçeyi oluşturan aile, artık mekanın keyfini Ankara’nın dört bir yanından gelen konukları ile birlikte sürüyor.

Trilye Restaurant - Dünyaya açılan ödüllü lezzet

Yemyeşil zeytinlikler ile masmavi denizin arasına konuşlanan Bursa’nın şirin sahil kasabası Trilye’yi ziyaret edenler, buram buram tarih kokan o sokakları iyi bilir. Keyifli bir hafta sonu geçirmek isteyen Ankaralılar’ın da kaçış rotalarından biri olan Trilye’de; gündüz saatlerinde ara sokaklar gezilir, tepedeki tarihi manastıra gidilir ve ardından kordona inilir. Hava kararırken balıkçıların ağlarına takılanlar, kasabanın restoranlarındaki yerlerini almaya başlar. Konakladığınız pansiyon ya da otelin mavi manzaralı odasına geçmeden önce taze deniz mahsullerini mideye indirmezseniz Trilye ziyaretinin en önemli ayağını atlamış olursunuz. Kısaca, bir keyif kasabasıdır Trilye... Bozkır Ankara’da da manzara hariç, Trilye keyfi yapabilmek mümkün. 

Koç Cağ Kebap - Cağ kebabının mucidi Ankaralı oldu

Erzurum cağ kebabını deneyenler lezzetiyle, henüz tadına bakamayanlar ise duydukları övgülerle hatırlar. En temel haliyle, “dik dönerin, yan yatırılmış hali” şeklinde tanımlansa da aralarındaki fark bununla sınırlı değil. Cağ kebabının hazırlık sürecinde, süt kuzusunun but etleri önce özel bir karışımla terbiye ediliyor. Bu sürecin ardından odun kömürü ile pişirilen kebap, “cağ” adı verilen şişlere geçirilerek kesiliyor. Şiş üzerinde servis edilen kebabın lezzetini tanımlayabilmek zor. Doğu Anadolu’nun keskin soğuğu ile tanınan kenti Erzurum, 80’li yıllardan bu yana ünlü lezzetiyle Türkiye’ye nam saldı. Cağ kebabın adını yöresel bir ürün olmaktan çıkarıp, ülke geneline yayan Kemal Koç, kendisi için “Cağ kebabın mucidi” ifadesini kullanıyor. Yolu Erzurum’a düşenler, Kemal ustanın Koç Cağ Kebap adlı mekanını bilir. 

Adanalı Hüseyin Usta'nın Yeri - Ormana komşu yöresel mutfak

Sürekli griliğinden şikayet edilen Ankara’da manzaralı mekanların sayısı çok fazla değil. Bozkır kentinde, lezzetli bir yemeğe eşlik etmesi arzu edilenlerin başında “manzara” geliyor. Mogan Gölü çevresi ve kentin yüksek kesimleri dışında keyifli bir yemeğe fon oluşturan en iyi görüntü, karşı binanın duvarları ya da park halindeki otomobiller oluyor. İnternet’te yapılan aramaların sayı ve sıklığına göz atınca Başkentliler için manzaralı mekanların keyiften öte bir ihtiyaç haline geldiğini söylemek yanlış olmaz. Ankara’da deniz alternatifi doğrudan elendiğinde geriye; göl, orman ve ışıklı kent manzaraları kalıyor. Şehir merkezindeki son yeşillik parçası ODTÜ ormanı, korunabilmesi için halkın kullanımına açık değil. Fakat bahar aylarında yeşilin harika tonlarını içinde barındıran bu güzelliği karşıdan izlememize herhangi bir engel yok.

Flavor House Ankara - Her saate butik lezzet

Son yıllarda yaşamımızda farklı anlamı ile yer edinmeye başlayan “butik” kavramının Ankara’daki yansımaları çoğalıyor. Maalesef, lezzetli mekanlar, büyümeleriyle eş zamanlı olarak en önemli özelliklerini yitiriyor. Hal böyle olunca lezzet tutkunlarının tercihi butik mekanlara yöneliyor. Tunalı Hilmi Caddesi Bülten Sokak’ta bulunan Flavor House, Başkent’teki butik pastane ve restoran anlayışına yeni bir soluk getirdi. Mekanda, her sabah fırından çıkan pasta, cookie, cupcake, sandviç, poğaça gibi ürünler dumanı üzerinde servis ediliyor.

52 Ciğer - Yıllar geçiyor lezzet kalıyor


Damak tadı, kalitesi, sunumu, personeli ve birçok özelliği ile aynı kentte varlığını yıllarca sürdürebilen mekanların sayısı çok fazla değil. Aslında Ankara bu konuda şanslı şehirlerden biri... Namını korumak için yıllardır prensiplerinden ödün vermeyen, nesiller değişmesine karşın Başkentlilere aynı lezzeti sunmayı görev edinen mekanları sıralamak istesek, hatrı sayılır bir liste oluşturulabilir. Kentin çekirdek semtlerinde cadde üzerleri yerine ara sokaklara konuşlanan, göz alıcı mimari ayrıntılardan daha çok mütevazı dekorasyonu ile lezzete odaklanan mekanları hatırlayın. Muhakkak aklınıza birkaç tanesi gelecektir.

No4 Restaurant Bar Lounge - İz bırakan tat unutulmaz


Yeme içme konusunu temel ihtiyaçtan fazlası olarak görenlerdenseniz, Michelin’in yıldız uygulamasından haberdarsınızdır. Dünyanın en ünlü restoranlarını; bir, iki ve üç yıldızla puanlayan sistem, 1950’li yıllarda Fransa’da başlamış. Michelin o kadar önemli ki yıldızının alınacağını öğrenen şefleri intihara dahi sürükleyebiliyor. Sistem için çalışan rehberler, restoranlara gidip birçok kriteri habersizce değerlendiriyor. Geçer not alan mekanlar yıldızla ödüllendiriliyor. Sistemin, yeme içme dünyası için ne kadar önemli olduğunu görebilmek için listedekiler arasında ancak bir yıl sonrasına rezervasyon yaptırılabilen restoranlar olduğunu hatırlatmak gerekiyor.

Route - ‘Kızılay’ algısını kıracak alternatif

Ankara’da yaşayan herkesin yolu bir şekilde Kızılay’a düşer. Günün her saati barındırdığı yoğun nüfusla Başkent’in kavşak noktasındaki Kızılay, uzun süredir ayak üstü döner, çiğköfte ve simit ile anılır olmaya başlamıştı. Kızılay’da yeme-içme ritüelinin “ucuza, hızla tüket” şeklinde dönüştüğüne, bölgede zaman geçiren herkes katılacaktır. Bu arada senelerdir kalitesini bozmadan, hizmet vermeyi sürdüren mekanların hakkını teslim etmek gerekiyor. Fakat, arkadaş grubu ya da aile ile “Haydi yemeğe çıkalım” dendiğinde kaç kişinin aklına Kızılay geliyor? Yakın zamana kadar durum gerçekten böyledi. 

Alze Gar Lokantası - Akdeniz’in zeytinyağı Anadolu tenceresinde

Afrika ve Avrupa arasındaki “lezzet köprüsü” olarak adlandırabileceğimiz Akdeniz mutfağının otlar, deniz mahsulleri ve zeytinyağının bir araya gelmesi ile ortaya çıkan mezeleri; bir kez denendiğinde vazgeçilmez hale gelebilir. Bu deneyime bir de taze balık eklenirse, bir anda kendinizi ziyaret ettiğiniz mekanın müdavimleri arasında bulabilirsiniz. Bu hafta mezeleri ve taze deniz ürünleri ile Akdeniz’i, kuzu çevirme geleneği ve tencere yemekleri ile Anadolu’yu kendi mutfağında harmanlayan bir mekanı ziyaret ettim. 

Hattena Hatay Sofrası - Zengin mutfakta lezzet randevusu

Hatay, görece küçük bir şehir olmasına karşın bir kez ziyaret edildiğinde büyük mutfağıyla hafızaya kazınır. Tüm dinleri bir araya getirdiği gibi olağanüstü lezzetleri de aynı kent içinde buluşturur. Öyle bir mutfaktır ki bir kez tadına varınca hep eksikliğini hisseder hale gelirsiniz. İlk Hatay ziyaretimde yemek saati, restoran yerine fırının komşusu olan bir kasaba götürüldüğümde şaşırmıştım. Vaziyetin bir tazelik göstergesi olduğunu fark edip, o kağıt kebabını yedikten sonra bu konu ile ilgili soru sormaktan vazgeçmiştim.

Budur Pide'de dört lezzet aynı hamurda

Çeşitlerinin sınırı hayal gücü ile çizilebilen unlu gıda pide; iç malzemesinin karışımı, kalitesi ve oranı ile ya iştahı artırır ya da yemekten soğutur. Maliyeti düşük pidenin hamuru cömert, iç malzemesi cimridir. Yerken bu orana dikkat etmek gerekir. Türkiye’nin dört bir yanında türlü türlü tarza sahip olan pidenin içinde kırmızı et, süt ürünleri, otlar aklınıza gelebilecek her şek kullanılabilir. Açığı, kapalısı, yuvarlağı, uzunu, kısası ve yumurtalısıyla pide Karadeniz’den Güneydoğu’ya farklı çeşitleriyle sofraları süsler. Düğün yemeklerinde mutluluğa, cenaze yemeklerinde kedere ortak olur. Gazlı içecekle tüketenler olsa da onun en iyi arkadaşı ayrandır. Soğumaması için üretim noktasına yakın bir yerde tüketilmelidir. Fazla hareketli mekanlarda seri imalat nedeniyle lezzeti azalabilir. Bu hafta Ankara’da sunum ve lezzetiyle standart pidecilerden ayrılan bir mekanı ziyaret ettim.

Franco Burger - Bahçelievler'in Amerikan'ı

“Türkiye’de en fazla tutan Amerika kökenli yemek nedir?” diye sorsak, şüphesiz herkes “hamburger” yanıtını verir. Fakat hala birçoğumuz için hamburger, her köşe başındaki zincir mekanlarda tüketilen ve “sağlıksız” olduğu düşünülen bir gıda türü. Çok tanınmış zincir restoranlar ile ilgili son oluşan izlenim bu yönde. Fakat ABD’de denediğim Johnny Rockets ve Bad Dady’s burgerları, çok tanınan zincir fast-foodların aksine fazlasıyla lezzetliydi. Son dönemde Ankara’da, Amerika’dakilere benzer hamburger yapan mekanlar açıldı. 

Evin Döner'de Erzincan tadıyla dönerden fazlası

Erzincan sokaklarında herhangi birine, “Bu şehirde ne yenilir?” sorusunu yöneltenlere verilen yanıtlar arasında “döner” mutlaka bulunur. Ankara ile de anılan meşhur yemeklerin arasında yer alsa da döneri özel kılan şey, yapımında kullanılan et oluyor. Erzincan yaylalarında kekik yiyerek beslenen hayvanlardan elde edilen et, şişe takıldığında ortaya bambaşka bir lezzet çıkıyor. Uzun yıllar, ayaküstü mekanlarda “karışımlı” döner yemek zorunda kalan Ankaralılar, son dönemde “iddialı” mekanların sayısının artması ile birlikte dönerden fazlasına kavuştu. Dönerin, ekmeğin arasından pidenin ya da pilavın üstünden başka bir platforma taşınmaması da seçenekleri azaltıyordu. Bu hafta Başkentlilerin döner alışkanlıklarını değiştireceğini düşündüğüm bir mekanı ziyaret ettim.

Hanedan Kebap'ın tepsi lezzetleri


Hanedan İskender - Ciğer
Vejeteryanlığın popüler olmadığı ülkemizde her öğün et ile beslenmeyi alışkanlık haline getirenlerin sayısı bir hayli fazla. Şanlıurfa ve Diyarbakır’da kahvaltıyı ciğer kebap ile yapanlara, Ankara’da uyku öncesi kokoreç yiyenler ekleniyor. Yeşilliklerin bolca yetiştiği Ege’de dahi kırmızı ete hayır denmez. Hal böyle olunca mangal kültürü, doğudan batıya ülkenin dört bir yanına uzanıyor. Ev dışında protein ağırlıklı beslenmek bazen cüzdanı zorlayabilir. Menü fiyatlarıyla bu alışkanlığı daha düşük masrafla çözebilecek mekanlara yönelmek gerekiyor. Kalabalık başlangıç ikramları ile konuklarının önce açlığını giderip, daha sonra et ürünlerinin keyfini çıkarmasını sağlayan mekanların sayısı son dönemde artış gösterdi. 

Amanos Döner'de İskenderun ikilisi


Karşısına Akdeniz’i ardına da Amanos dağlarını alan İskenderun’u coğrafya dersinden hatırlıyor olabilirsiniz. Hatay’ın çok kültürlü ilçelerinden biri olan İskenderun’a yapılan ziyaret, coğrafi bilgileri unutturur. Keza ilçe mutfağının lezzetleri, her şeyin önüne geçer. Kısa ziyaretimden hatrımda kalan iki tat, İskenderun dürümü ve künefe idi. Ankara’da bu ilçenin iki popüler lezzetini sunan mekanların sayısı son dönemde arttı. Sizlere, ara sokaklara gizlenen bir İskenderun işletmesinden söz etmek istiyorum. 

Balgat Kanatçı'da beyaz lezzete soslu müdahale


Diyetisyenlerin sıkça tekrarladığı “Üç beyazdan uzak durun” sözü; un, tuz ve şekeri işaret ediyor.
Bu tekrarın yanlış anlaşılması sonucu, beyaz ete ilişkin şehir efsaneleri ortaya çıkabiliyor. Kırmızı et ile kıyaslandığında beyaz etin daha lezzetsiz olduğu görüşü de sos faktörü gözardı edilerek yapılıyor. Siz bunlara kulak asmayın. Kolesterol gibi sorunları nedeniyle kırmızı etten uzak durmak zorunda kalanların tercih olan beyaz et, iyi işlendiğinde lezzetli bir seçime dönüşebiliyor. Sadece beyaz et ürünleri servis eden mekanların uzun yıllardır var olması bu tarz menülerin de rağbet gördüğünü ortaya koyuyor. Sadece pilav eşliğinde sunulan piliç çevirmeden tutun, çeşit çeşit tavuk içerikli yemekler sunan bir çok mekan var. Beyaz eti lezzetlendiren en büyük etken soslar oluyor. Doğru baharat karışımı ile hazırlanan sosun içerisinde dinlendikten sora ateşle buluşan beyaz et, keyifli bir ziyafete dönüşebiliyor.